Yeme içme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeme içme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2023 Pazartesi

N’oldu o 3 kilo ?

 Ahu sorduydu, noldu o 3 kilo ? Üçün biri diyelim gitti, diyelim de o üçün ikisi ne olacak?

Ne demiştim?


Planınız varsa uygulayınız. Plan önemlidir, uygulamak daha önemlidir.


Sen uyguladın mı dersen… Eh uygulamadım dersem yalan olur, birkaç ufak fire dışında uyguladım. Karbonhidrattan uzak kalmaya çalıştım (Frankfurt kaçamağını ve anne çocuk Nona Pizzayı saymazsak)

Nefis Belçika biralarından uzak durmaya çalıştım (dümeni şaraba şarabın da beyazına pembesine kırmayı saymazsak)

Porsiyonları küçülttüm. 

Spor yaptım (ama işte stretching gibi Leslie gibi low intensity hareketler) 

Yürüyüşler yaptım (bak ama bunu sağlam yaptım) 

Her gün işe evden salata veya salata çorba götürdüm. Götüremesem de salata bardan yemek yedim. 


Yetti mi ? Katiyen! Ayol bunu zaten yirmilerinde de yapman lazım domat gibi 45ine geldiğinde değil! Hadi neyse nasılsa verdin 1 kilo, kaldı iki kilo. Kalmasın o iki kilo. Efendi ol, kalmasın. Yaşının kadını ol. 


Dedim ve yeni planlara yelken açtım. 


Her sabah kalkıp da ayağına sporlarını geçirmek yarım saat ter atmak iyi hoş da, sen full body work out yapmadan nasıl fit olacaksın? Olmazsın, olamazsın, o halde değiş tonton! 


Dedim ya İlker gitti, bu iyi bir şey. Biz bir aradayken Arcanın dediği gibi çok pis bir takım oluyoruz, sadece çocuğumuzun hayatının içine etmekle kalmıyoruz bir de üstüne sürekli nefis gurme sohbetlerle birbirimizi gaza getirip yiyoruz. Ben şahsi hayatım içinde salatayla, lezzetli olduğu sürece, doyabilirim ama İlker etraftayken her şeyi yiyorum her şeyi! Detaya girip sizin de iştahınızı açacak değilim.


Neyse bugün pazar. Pazar demek, haftaya hazırlık demek. Hareket demek, bereket demek.


Son zamanların en verimli pazarını geçirdim. 


Sabah erken kalktım her zamanki gibi. Çamaşırlar gece ucuz elektrik tarifesinde yıkanmıştı, astım. Kahvemi içerken günlük ve haftalık planımı yaptım. 


Ne yemek yapılacaktı, hangi gün hangisi yenecekti? Günü verimli geçirmek için hangi iş ne zaman yapılmalıydı? Ne yapmak istiyordum bugün? 


Tek tek yazıldı, liste yapıldı. 


Çünkü listelerim olmazsa ben bir hiçim!


Yarın departman yemeği için akşam dışarıda olacağıma göre Arca’nın mikrodalgada ısıtacağı ve beni kıskanmayacağı kadar seveceği bir yemek ayarlamalıydım ama ne? Tavuklu pilav! İlker her zamanki gibi buzluğa tam da haşlamalık bir kemikli tavuk göğsü hazırlamıştı. Bu akşam birazını yarın akşam da kalanını mideye indirir ergenim. Pilavı fazla yaparsam, salı akşamı yiyeceğimiz bamyanın yanına da yakışır. 


Evde ergeniniz varsa ve siz diyet yapmak niyetindeyseniz, öncelikle yemeklerinizi ayrı ayrı programlayacaksınız, zira ne o sizin menünüzle doyabilir, ne siz onun ihtiyaç duyduğu ekstra karbonhidratlara meyledebilirsiniz. Bir gün Arca’yı bir tabak ıspanakla çırak çıkardığımda demişti, “anne ben böyle sebzeyle doymuyorum, doyuyormuş gibi oluyorum hemen acıkıyorum”. O gün bugündür biz yemesek bile ona makarna, hazırda makarna sosu, bulgur ya da pirinç pilavı yapıyorum. 


Liste benim yiyeceklerimi de kapsıyor elbet. Kinoa haşlamak, buzluktaki közlenmiş kırmızı biberi çözdürmek icap ediyor tabii ki. 


Bugünün yapılacaklar listesinde yürüyüş, ütü, sebze tarhının dikime hazırlanması, ofis ve evden çalışma günlerinin planı, haftalık ajanda düzenlemesi, yaklaşan bir event için beğenmediğim sunum içeriğine ufak dokunuşlarla ekibi biraz silkelemek, ekibin yıllık hedeflerini gözden geçirip son haline getirmek, yarın ve sonraki günler için sefer tası hazırlamak, sebze tarhı sonrası totoma benzeyecek ellerime manikür, cilt ve saç maskesi gibi kişisel bakımlar vardı. 


Planı tamamlayınca yürüyüşe çıktım, bir saat deli gibi yürümüşüm. Artık fotoğrafını çekmek ya da koklamak için sürekli duraklayacağım çiçekler yok, her yer yeşilin elli tonu. Olsun. Bu da güzel. 



Dönüş yolunda bizim mahallenin caddelerinde kalabalık gördüm dalıverdim meraktan. hay aksi ikinci el pazarı kurulmuş, adım adım göt göteyiz, geri de dönemedim kendimi caddeye zor attım. 


Eve gelince ergenimle bir koca tava menemeni mideye indirdik. Menemen diyette caiz midir? Sebzeli yumurta da münasip olmayacaksa ne yiyelim? Taş mı yiyelim?


O vakit tavuğu kaynamaya, bamyayı da usul usul kendi suyunda pişmeye verdim. Menemenin üstüne Kahveyi içince bir canlılık geldi, baktım Arca da ders çalışıyor, açtım dükkanı. Tüm o yukarıda saydığım işleri bitirdim. 


Genelde hafta sonu fazla mesai yapmak adetim değildir, Belçikalı yöneticilerimin bunu hoş karşılamadığını da, bunun benim sonraki hafta için verimimi düşürdüğünü de bilirim ama bugünlerde hiçbir şeye yetişemiyor olma rahatsızlığım, yapacağım işlerin keyifli olmasıyla birleşince aman dedim, yapıver gitsin.


İşleri bitirip son posta çamaşır da asılınca, soluğu sebze tarhında aldım. Otlar boyuma ulaşmış neredeyse. Eldivenleri elime geçirdim, bir giriştim otlara aklın şaşar. Tüm haftanın masa başı zihinsel stresini çapalarken attım. Kulağımda müzik vardı, belim ağrıdıkça dikleşip dans ettim. Artık komşular o vakit beni gözlüyorlardıysa, epey eğlenmişlerdir. Böyle böyle tüm o ayrık otlarının köklerini sökesiye kadar devam ettim. Toprak et gibi ilik ilik oldu, dirseklerime kadar battım. Ama o nasıl bir terapidir dostlarım, birkaç metrekarelik bir sebze tarhı, ne dikeceğimi bilmeksizin ve hatta umursamaksızın nasıl da enerji verdi bana. Babasının kızı Yeliz fışkırdı içimden, bahçe manyağı! 



ve sonra eve döndüm.


Arca GS maçını izlemekteydi, elimi ayağımı yıkayıp pilava daldım. Bir de o ara kinoa haşlayıverdim, öğlen salatalarına iyi oluveriyor. Haşlanmış tavuğun etlerini tiftikledikten sonra ve de pilavın pişmesini beklerken soğuk bir Belçika birası içtim terasta, allah affetsin. Diyete caiz olmayan ne çok şey yaptım! Nasıl gidecek o iki? Hayır bir de okuyanları motive edecekti bu yazılar değil mi?


Arca tavuk pilavını ayran ve salatayla gömerken ben de çilekli ıspanak salatasına çatal daldıradurdum. Bak efendi gibi sadece salata yiyorum:)


İki günlük öğle yemeği menüsü belli, yemekten sonra hazırlamak kaldı. Süper tok tutan kinoa salatası ;

Çıkarın kağıt kalemi tarifi veriyorum:


Bir çay bardağı kinoa iyice yıkanır ve bir buçuk çay bardağı suda haşlanır. İçine tuz ve daha sonra çıkarmak üzere defne yaprağı koyuyorum.

Kinoa soğuduktan sonra iki saklama kabına pay ediyorum.

Her bir porsiyon için yarım avokado, birer domates, yarımşar salatalık ile yarımşar minik doğranmış kırmızı soğan. Avokadonun kararmaması için tavsiyem kabuğunun içinde tutun ve içine kırmızı soğanları koyun. İkinci gün öğle yemeğinde de taze taze yersiniz. Birer avuç ıspanak yaprağını da kabaca kıyıp ilave ettim.


Sosunda, yarımşar limon suyu, birer çay kaşığı hardal, sarımsak kurusu ve sumak var. Tabii ki tuz zeytinyağı ve karabiber. 


Daha önce bahsetmiştim, salatalarımı asla sosuyla bekletmem, sos ayrı minik bir saklama kabında hazırlanır, servisten önce karıştırılır. 



Bunda gerekmiyor ama mesela, peynir, kuruyemiş, meyve ilave ettiğim salatalarda bunları ayrı ayrı küçük saklama kaplarında ofise götürüyorum ve servisten hemen önce karıştırıyorum. Maksat ağzımızın tadı mıncımış yapraklarla bozulmasın.


Yeni sefer tası önerileriyle görüşmek üzere, iyi haftalar!

24 Nisan 2023 Pazartesi

Göbek önden göt beriden

İki post evvel yemek için yaşayanlar kulübünden bahsetmiştim. Eşbaşkanlar ben ve muhterem. 

Muhterem bir tık daha manyak eminim. 

Şöyle ifade edeyim. 

Bir pazar sabahı düşünün. Brüksel’de pek nadir bir olay olarak güneş bulutların arasından günaydın demiş, allahım başımıza taş yağacak! Muhteremle sabah kahvelerimizi yudumlarken anlaşmışız, öğleye kalmadan yürüyüşe çıkacağız, hem de gezinti filan değil ha, yüksek tempo bir saat yürüyeceğiz. Belçikalıların meşhur uygulamasından baktık, teyit ettik, yağmur öğlene kadar yok. 

Spor kıyafetlerimizi giymiş, çıkmışız yola, hedef 1 saatte 6km”den fazla yürümek. 

Kiraz ağaçları çiçeğe vurmuş, kimi taçyapraklarını döküvermiş, yer pembe, dallar pembe ben pembe coşmuşum, her yeni gördüğüm çiçekte muhteremi dürtüyorum, bak geçen bunlar tomurcuktu, nasıl da açmış hey yavrum be!! 


Muıhterem ne dese beğenirsiniz? “Kahvaltıda ne yiyelim?” Ay ne bileyim peynir ekmek yumurta … “İtalyan marketine gitsek de mortadella salami alıp baget ekmeğe sandviç yapsak mı” yürüyüş yapıyoruz ya düzgün mü beslensek? Yok yok o sandviç çok iyi hem rotayı değiştirirsek hem markete gideriz hem de yine 1 saat yürümüş oluruz yağmurdan önce eve varırız. 

Serde oburluk var hayır diyebilir miyim? Demedim.

Yaptık aynen dediği gibi yaptık. Sandviçlerden sonra göbeğimizi kaşırken bundan sonraki pazar sabah yürüyüş rotamızı belirlemiş olmanın haklı gururuyla birbirimizi kutlamaktaydık. Evet yine bir etkinliği lezzete bağlamıştık.

O yazıda yorum yapan Ahu, acaba Brükselde yemek işine mi giriyoruz, acaba haber mi veriyoruz diye bir beklentiye girmiş, ayol biz o işe girsek iki günde batarız, pişirir pişirir biz yeriz. 

Yeriz ama iyi yeriz. Nitekim durumlar fena … neden dersen kilolar aldı başını gidiyor, yürüyüşmüş egzersizmiş efendime söyleyeyim yogaymış hikaye, bizim göbek önden gidiyor, göt arkadan çekiyor. 


Biraz dikkat mi etsek, az mı yesek, temiz mi yesek derken dün büyük bir özveriyle Antwerp’te bulduğumuz şahane dönerci teklifi ile üstüne cila atabileceğimiz falafelciyi reddettim. Kendimle gurur duyuyorum, tabii ertesi sabahına kolum kadar ekmeğe sandviç yemeyeydim iyiydi. Neyse ne diyordum gurur. Evet diyet konusunda kendimle gurur duyduğum tek konu yemekleri ofise evden götürmek. Diğer bir deyişle sefer tası ecnebicesi lunch box.

Konuyu ve iki evvelki postu bağlayacağım şey şu ki, evden işe sefer tası - lunch box götürüyorsanız da bunun bile bir özeni, raconu zevki lezzeti olacak. Ofiste lunch boxlarıma iltifatlar aldığımı fark edince, bana göre gayet sıradan olan bu rutinin başkalarına ilham vereceğini düşündüm ve Lunch box tariflerimi paylaşmaya karar verdim. Salata ağırlıklı bir seri olacak, baştan söyleyeyim ;)

18 Nisan 2023 Salı

Yemek için yaşayanlar kulübü eş başkanları

Sene 1996 bilemedin 1997…

Bir belediye otobüsünün arka koltuğunda “çıkma teklifi” (gençler bilmez, bizim zamanımızda çıkma teklif edilirdi)  alalı ve de naçizane kabul edeli bir sene olmamış daha…

90larda biz :)

Kordon’da gezerken bir de bakmışız ki aynı fakülteyi kazanmışız, aynı binada ders alıyoruz, her teneffüs her öğlen her allahın günü birlikteyiz, ne çabuk sevgili buldun diye soran yurttaki kızlara  “yok ben bulmadım yanımda getirdim” diye cevap verişim. o yıllarda üniversite tercihlerini ÖYS’den önce yaptığın için uğraşsan denk getiremezsin.


Kadere inanası gelir insanın, öyle bir tesadüf. 


Fakülte yıllarının ilkinde bir gün, fark ediyoruz ki biz akranlarımız gibi barlarda partilerde kopmaktan ziyade  restoranlara gidip yeni yemekler keşfetmeyi, yeni lezzetlerin peşinden olmadık yerlere girmeyi seviyoruz. Akranlarımız partilerde kopuyor biz şarap evlerinde panelenmiş peynirlerle şaraplar deniyor, akabinde muhteremin evinde deniyoruz yeni tadımları. Yılbaşı hediyesi Jack Daniels alıyorum daha yirmi yaşında değilim, biliyorum ki rafine zevklerine muhteremin, ancak Jack abi cevap verebilir. Bir muhterem kolay olunmuyor.


Bebekte iyi bir lokanta bulmuşsak ve dönüş yoluna cebimizde kuruş kalmadıysa, Beşiktaş’a kadar yürüyoruz, yürürken yediklerimizden sohbet ediyoruz, konu hep aynı “evde nasıl yapabiliriz?” Yaparız lan ne ki, bir de iyi şarap bulduk muydu…


Turistik bir mekan gezecek miyiz - Yerebatan Sarayı olur, Sultanahmet Aya Sofya olur - evvela oralarda ne yiyeceğiz, bunu araştırıyoruz, Google maps yok ki anasını satıyım. 


Lokantalarda yediklerimizi evde denemek birlikte yemek pişirmek bizim tutkumuz… Evet daha yirmilerimizin başındayız. O yıllar daha farkında bile olmadığımız ortak bir tutkumuz var, yemek.


İnternetin yaygın olmadığı yıllar, 2000 diyorum öyle bir zamanda, araştırıp da beğendiğim yemek tariflerini bir deftere yazıyorum, kendime çeyizim o defter ve  hala bizimle. 


Bu yemek tutkusu bana çok yeni değil aslında. Yani ilkerle baslamadi.


Kendimi bildim bileli mutfaktayım. Kalabalık akraba sofralarına mantı yapılacaksa, ben sarımsak ayıklar yoğurt çırparım, hamuru kurumasın diye hızlı hızlı kapatmalarda başroldeyim. Yaşım beş.


Yemeklerin salataları, cacıkları benden sorulduğunda daha ortaokula başlamamıştım. Ergen midemi sıvazlamak için akşam üzeri yarım ekmeğe bir sandviç yapardım, ablam çökerdi, bir tane de kendin yap derdi, yapardım. İlk zeytinyağlı dolmamı yaptığımda 16 var yoktum. Yurtta tek göz ocakta dört kişiye tencere yemeğinin yanına mis gibi tereyağlı pilav yapardım da, yurt müdüresi bile şaşırırdı. 


Demem o ki, yemek yaparım, iyi yaparım. Hep böyleydi. 


Annemin babamdan şikayet konularından (epey var) biri yemektir. Annemin sık sık “biz yaşamak için yemiyoruz yemek için yaşıyoruz” dediğini duyarsınız. Sebebini, az yemekle birlikte iyi yemek yiyen, gıdasından ve daha ziyade gıdasının keyfinden asla taviz vermeyen babamın boğa burcu olmasına bağlayabiliriz. Bu yaşıma kadar yemekten zevk almayan bir tane boğa burcu mensubu görmedim, göreceğimi de sanmıyorum.


Burçlara inanın inanmayın, bazı birtakım net özellikleri vardır burçların. Koç rekabetçidir, Başak düzenlidir, Oğlak disiplinlidir, Yengeç duygusaldır, Akrep kincidir, Terazi çalışkandır, estetiğe düşkündür, Kova özgürdür, Aslan liderdir, Balık duygusaldır … 


Boğa boğazına düşkündür. Yemek için yaşar. 


Yükseleni terazi olan bir boğa olarak yemeğin iyisine düşkün , velakin sadece yaşamak için yiyenlere hayran bir kimseyim. Mutfağı zaman zaman yasaklamak zorunda kaldığımız muhteremin boğa olduğunu belirtmeme gerek var mı bilemedim.


Yirmi yedi yıllık ortak tutkumuzun yemek olması ve bunun belki de boğa burcu olmamızdan kaynaklanması sürpriz olmasa gerek, baksana tüm taşlar yerine oturuyor.


Bu uzun girizgahtan diyeceğim şu ki… 


Bazı insanlar yemek yemeği unuturlar.

Bazı insanlar ne yiyeceklerini düşünmekten öyle sıkılmışlardır ki bilim iki hap atıp doyalım desin diye hayaller kurmaktadır.


Bazı insanlarınsa hayattaki tutkuları lezzettir.


Bu insanlar, bir lokantaya gittiklerinde yemeğin detaylarına inerler, var böyleleri, yediklerinin içindekileri tahminlerini romantik bir yıldönümünde karısına not aldıran.


Bunlar ki, sms okumaya üşenir ama ansiklopedik yemek kitaplarını hatmeder, vardır yani…


Bu gibi birtakım yemek düşkünleri sosyal aktivite olarak yemek yaparlar, yaptıklarını komşulara dağıtırlar. Böyleleri yemek yiyecek yer bulamaz, zira Michelin yıldızlı lokantalarda yiyemezsiniz onların yemeklerini, vardır böyleleri. 


Bir arkadaşım hayat arkadaşını seçerken ortak tutkularının ne olduğuna baktığını söylemişti. Evet yaş ilerlemişse farklı şekilde inşa edilmiş hayatları birleştirmek gençliğe nazaran zor olabilirdi, bunu kabul etmek lazımdı, lakin eğer bir çift tek bir ortak tutkuda buluşuyorsa bu, hayat arkadaşı olmalarına yeterdi. 


Yaşadığımız evlerin en kıymetli mekanlarının mutfak, en önemli sohbetlerin yapıldığı yerin mutfak masasının etrafı, en heyecan verici sohbet konularının ne pişireceğimiz olması tesadüf değil. 


Bugün yirmi yedi senelik aşkıma baktığımda fark ediyorum ki, bizi birbirimizden farklı kılan onlarca şey varken hala birimize bağlayan tutkularımız var, biri yemek yemek, diğeri yeni yerler keşfetmek - ama illa ki keşfettiğimiz yeni yerlerde ne yiyeceğimiz :))


Yaşasın yemek yemek!




2 Eylül 2018 Pazar

Belçika'da ne yenir?

Belçikalı arkadaşlarla sohbet sırasında itiraf ettim: "Biz buraya gelmeden evvel ne yiyeceğiz diye kara kara düşünüyorduk. Sizin burada bu kadar sebze meyvenizin olduğundan haberimiz yoktu."

Bunlar şok! "Ne yiyoruz sanıyordunuz ki?"
Ben bira çekinerek, "Patates filan. Belki biraz konserve?"

Evet, hay bizim cahilliğimize.

26 Ağustos 2018 Pazar

#21gündedönüşüyorum: Yeliz'in sefer tası harekatı

Babam, yemek konusunda seçicidir, bir boğa burcu olarak pisboğazlık yaptığı görülmemiştir. Her zaman az yer, öğünlerini muntazam yer ve mümkün mertebe dışarıda yemek yemez. Şimdi değil, hep böyleydi. Kendi işi olduğu için öğlen dışarıdan pide, kebap söylemek kolay olurdu muhtemelen ama en fazla gevrek ya da kaşarlı tost yerdi, o da evden götürecek bir şey yoksa.

27 Mayıs 2018 Pazar

Seyahat yazısı: Gent'te ne yenir, ne içilir?


Belçika'ya gelip de Brugge'de (Bruges - Fransızcası) bir gün geçirmeyeni dövüyorlar galiba. Zira evvelden Belçika'ya gelmiş istisnasız herkes Brugge diyor, daha da demiyor. Bu döt kadar memleketin açık ara en turistik yeri diyebiliriz.

Bizim Alaçatı gibi düşün. Bir de beni düşün, Alaçatı'nın dibindeyken tüm yaz adımını atmayan beni. Onun yerine Germiyan, Paşalimanı'nı tercih eden, dondurma yemek için bile Çeşme merkeze inen beni.

Belki de bundan sebep, daha buraya gelmeden Brugge bende öyle bir önyargı yarattı ki, anlatmam mümkün değil. Nitekim ilk gittiğimizde müthiş soğuk ve yağmurlu havaya, ikinci gittiğimizde ise korkunç bir garsona denk gelmek önyargıma tüy dikti.
- Brugge?
- Yok Brugge sevmiyom ben :( Gent'i tercih ederim.

23 Aralık 2017 Cumartesi

Muhteremin "ölüyü dirilten et suyu" tarifi

Geçenlerde bir akşam iş dönüşü epey yorulmuşum, hani nasıl derler dokunsalar yıkılacağım. Asansöre bindim, kapısı açıldığı anda burnuma enfes bir koku geldi. Hmm birileri nefis bir şey pişirmiş... Üçüncü kata geldiğimde aşağıdaki kokunun sadece bir fragman olduğunu anlamıştım. Sabırsızca anahtarı arandım ve nihayet eve girdim. O koku evet sadece o koku şahsımı diriltmeye yetti. İlker'in pişirdiği sadece ve sadece et suyuymuş. Sadece demek haksızlık oluyor ama öyle...

Muhteremin mutfakta yarattığı harikalara "makarna pişirdi" "et suyu hazırladı" "mantar çorbası yaptı" gibi cümleler sarf etmek de öyle...

6 Kasım 2015 Cuma

Kalamar ve karides soslu makarna

Akşama yemek yok dedim, "kasap Aydın abiye uğra da biraz kıyma al, kıymalı makarna patlatalım!"

Önce "tamam" dedi baktım sonra arıyor, bizim Ümit ablanın damadı Zeki, hani balıkçı, Jumbo karides geldi demiş, en güzellerinden ayırmış. Gel kıymalı makarnadan vazgeçelim, kalamarlı karidesli makarna yapalım dedi. Olur muydu olmaz mıydı, tariflere internetten bakalımdı, derken akşam oldu. Karidesleri almış, kalamarları çözdürmüş. Arca ile ödevler yapılmış, metro çıkışında beni bekliyorlar. Öyle spagettiyle olmaz fettucine alalımmış, hem mahalledeki markette permasan yokmuş, Göztepeye inelimmiş. İndik de o permasanın bir avucu 40 liraya satılıyor. Hadi len dedim, eski kaşara razı olduk.

3 Eylül 2015 Perşembe

Mutfak düzenleme sanatı

Madem mutfağı tasarladık, bir de sanatımızı konuşturalım, düzenleyelim değil mi ama?
O kadar Marie Kondo okuduk, o kadar araştırdık, uyguladık, paylaşmazsak yazık olur.

Aslında bildiğin mutfak düzenleme. Ama kıçına "sanatı"nı koyunca daha havalı oluyor.

2 Eylül 2015 Çarşamba

5 adımda kullanıcı dostu mutfak tasarımı

Önceki yazıda ana hatlarıyla mutfak tasarımındaki püf noktaları sıralamıştım.

Gelelim tasarımın kullanım ile ilgili detaylarına. Günümüzde tasarımcılar tarafından çok tutulmasa da bir dönem “mutfak üçgeni” denen tasarım kavramı pek trendmiş. Kısaca ocak-buzdolabı-bulaşık makinası üçlüsü etrafında dönen, mutfak içinde daha az yürümek, daha pratik olabilmek için önerilen bir tasarım. 

Bizim koca mutfakta her şey tek bir tezgaha dizili olduğu için zaten geometrik olarak mümkün değilmiş. Hem dediğim gibi bu üçgen meselesi de tasarımcılar tarafından artık pek tutulmuyormuş. Kullanım kolaylığına sahip olması için bir mutfağın illa ki bu üçgeni oluşturmasına gerek yokmuş. Uzmanlar bu mutfak üçgeni tasarım konseptini evrimleştirmişler. Daha kullanıcı dostu bir tasarım sistemi oluşturmuşlar.

Mutfak tasarlarken nelere dikkat edilmeli?

Büyük bir mutfağımız vardı (evin planı aynı olduğu için hala var), inkâr eden taş olur. Amma ve lakin müteahhit fazla tezgah koymamış, dolap desen pek kullanışlı değil, eh biz de kiracıyız diye orasını burasını kurcalamadık tabii. Uzun lafın kısası koskoca mutfağı yıllardır piç etmişiz! Yazık lan, ağlar o mutfak! Hayır, bir de karı koca mutfaktan müthiş keyif alan tipleriz, nasıl bu kadar oluruna bırakmışız hayret.

25 Mart 2015 Çarşamba

Mantar soslu bonfile

Bizim muhteremin elinden her iş gelir, ama özellikle mutfak. Anası iyi yetiştirmiş ama adamın içinden de geliyor haksızlık etmeyelim. Tek sorun mutfağa girdi mi, bana, benim gibi kadına yamak muamelesi yapması. Onu soy bunu doğra, etrafı topla… (demiyor ama ben o mutfaktayken ayağımı uzatıp yatmayı sevmiyorum, mutfakta kıç kıça çalışmak daha eğlenceli)

3 Mart 2015 Salı

Körpe ıspanakla salata: "Lorlu cevizli ıspanak salatası" & "portakallı ıspanak salatası"

Ispanağın tohumdan yetişip mideme girmesinden daha uzun bir süreci okuyarak geçirdiğiniz "körpe ıspanak meselesi" girizgahından sonra eşek değilim ya tarifleri vereceğim.
Efendim ilk deneyim tercihimizi lorlu cevizli körpe ıspanaktan yana kullandık.

27 Şubat 2015 Cuma

#2015te15yenikeşif : OT Café

#2015te15challenge devam ediyor, bilmem farkında mısınız?

Ben aklıma geldikçe teker teker notlarımı giriyorum.
Bazı “challenge” bölümleri epey yol aldı, bazıları beklemede.
Bu mücadele işlerinin beni epey motive ettiğini fark ettim. Sadece iş istemekte…

Bak mesela spor yapmak istemiyorum, hareket bereket hikaye benim için, hala o bölümde startım yok. Kitap dersen orası epey hızlı gidiyor, film ise sıfır çekiyor. Dur bakalım…

Ha bir de yaptıklarım ama yazmadıklarım var, mesela yeni tarifler… Çoğunu İlker deniyor, ama fark etmez, o yemeği pişiriyorsa ben de yamaklık yapıyorum, mutfağı temizliyorum, bir de tabii ki yiyorum:)

15 yeni keşif, iyi ki açmışım dediğim bölümlerden biri. Girip çıktığım mekanlara alıcı gözle bakmamı sağlıyor.

2 Aralık 2014 Salı

Mevsimi geçmeden Girit kabağı

Girit kabağı diyorlar değil mi?
O leziz koyu yeşil minik kabaklar, körpe.
Pazarda gördüm mü almadan geçemiyorum ki ben o pirinçli kabak yemeğini sevmem.
Dolmasını da pek sevmem. Ancak mücver olacak ya da acılı kavurma, yanına yoğurtla.

Bu körpe kabaklar ise en güzel salata oluyor. Aslında kolay ve bence herkes biliyor. E kadın ne demeye yazıyorsun diyebilirsin.

28 Ekim 2014 Salı

Çıntar (çintar, melki)

Çintar ya da çıntar ya da Balıkesir’deki adıyla melki…

Adı çok ama lezzeti eşsiz…

Bu mantarlar, Ege ve Akdeniz bölgesindeki çam ormanlarında sonbahar yağmurları sonrası ağaçların dibinde yetişirmiş. Pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan protein deposu değerli bir tür imiş.
Önceki yazıda dediğim gibi ben bunlardan bir kilo kadar kaptım geldim. Çocuklar gibi şenim. İlker, zehirlenmeyelim dedi. Yok yav dedim ama ben de anlamam mantardan, kültür mantarı dışında da mantar filan almam. Ama aldım işte, pişireceğim ve yiyeceğim, benim başıma bir şey gelmezse, akşam etin yanında muhtereme de ikram edeceğim.
Çintar - çıntar- melki

7 Ağustos 2014 Perşembe

Izgara kalamar dolması

Tatil mevzusu sebebiyle kazanmış olduğum antipatiyi nefrete dönüştürmeden tarifi vereyim bu tekneydi denizdi, kalamardı meselesi kapansın aramızda.

Tarif kısaca İlker – Yeliz ortak dötten uydurması.
Ama yok o kadar da haksızlık etmeyelim. Önce bir yerde bir yemeği yiyoruz (mesela bunu Cunda’da yemiştik), yerken hoşumuza gittiyse zaten tarifi o an oluşturmaya başlıyoruz.

“Hmm nasıl yapmış bunu?”
“Peynir fazla erimemiş bak.”
“Evet kaşar olsa bak akar, akmayacak ızgarada.”
“Permasan?”
“Yok lan ağır olur. Sepet peyniri bu…”
“Sosunda bir ekşilik var, nar ekşisi değil de soya sosu ya da balsamik bu”
“Ben pişiririm sos senin işin, karışmam!”

Karışmadı. Ama sosa, yoksa tutmaktan temizlemeye, pişirmekten servisine kadar en ince ayrıntısına kadar muhteremin ellerinden çıktı kalamar ızgara.

7 Haziran 2014 Cumartesi

Krema mantar penne... E daha ne?!

Efendiiiimm bu yavru muhteremin el emeği göz nuru. Bizde yalan yok, adam kendi düşündü kendi yaptı. Neredeyse mutfağa sokmadı beni. Ama öncesinde istişarelerde bulunduk yani fikir aşamasında katkım olmadı dersem manasız bir tevazu olur.
Ne alaka deme! Yemeği hazırlama öncesi, sırası ve yeme sonrası ilker yeliz sohbetlerinden ciddi bir yemek programı çıkar!

3 Haziran 2014 Salı

Chocolate chip cookies - Nestle orijinal

Arca cücesinin babaannesi sağlıklı beslenme gurusu gibi bi' şeydir.
Envai çeşit ot yer, o otlardan acayip yemekler kavurmalar filan yapar.
Tek düsturu vardır, sağlıklı olacak!
Mutfakta sağlıkla ilgili okur, uygular, aktarır. Hatta İlker'e sorsan sağlık uğruna lezzetten ödün bile verir. 
Ama biz bu hafta, ailecek korkunç sağlıksız bir kurabiye ile onu yoldan çıkardık.
Buna kısaca "babaanneyi yoldan çıkaran kurabiye" diyebiliriz, pek kısa olmadı ama doğru!
Şöyle anlatayım, üç tepsinin bir tepsisini yazlığa götürdük, yemediklerimizi eve geri götürecektik, akşam çayının yanına ister mi diye sordum, "sizin evde daha varsa, sen onların hepsini koy bana, kırıntılarını bile koyabilirsin, yerim" dedi. 
Lezzet anlamında daha da söyleyecek laf kalmamıştır. 

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Kaçamak mı yapacaksınız? Cunda’ya kaçın!

Ömrünün yarısını birisiyle geçirince doğum günü hediyesi bulmak zorlaşıyor. İlker hediye almasını hiç bilmez. Bilir de daha çok organizasyonların adamıdır, hediye paketlerinin değil! Masaj hediye eder mesela ya da bir üyelik filan. Haklı ama bir saati on küsur sene kullanan, mücevher filan takmayan bir insanım. Bu sene kaçamak hediye etti: ) Cunda’ya kaçtık.